Hasbihal ettim önce toprakla
ardından hububatla
ve elbette mahlukatla…
Öğrendim hünerlerini toprağın,
Birçok hububat verirmiş, bitkiler verirmiş…
Hububatlardan buğdayla hasbihal ettim, öğrendim hünerlerini
ekmek verirmiş o, ekmek ki onun için kavgalar edilirmiş,
ekmek kavgası imiş adı…
Ekmek içinmiş tüm hayat mücadelesi.
Ardından mahlukatla hasbihal ettim.
Mahlukattan tanıdım önce insanı.
O insan ki topraktan yaratılır, topraktan beslenir ve döndüğü yer yine toprak olurmuş.
Ne toprakmış…
İnsanı var eder, insanı ayakta tutup insanın hayatta kalmasını sağlarken, hayattan alıkoyan da yine o olurmuş.
Kibirlenmek, böbürlenmek nafileymiş…
İnsan, doğumunda büyük bir kalabalığa adım atarken,
ölümünde kabrinde yalnızlığı iliklerine kadar tadarmış…
“Yalnızlık, Allah’a mahsustur…”
dünyanın kuralı buymuş…
İnsan son nefesine varıncaya dek
Aldığı ve alacağı tüm nefesler sayılıymış
Ve tek nefeste verirmiş insan canını…
Velhasılı kelam,
Bize kendi ruhundan üfleyen Yaratan
Toprakla bezermiş bedenimizi
Ve toprakla büyütürmüş bizleri
Ve yine toprağa emanet edermiş
En yakın dost, toprakmış
Sadık yar imiş o…
20 Ağustos gecesi
Yorumlar
Yorum Gönder